"Didem!" Diye Sesleniyorum
Akşamın 8’ inde yıldızların seyrine doyamadan, uzandığım çimlerden doğrulup ayağa kalktım. Zaten yıldızları izlemek için epey erkendi. Bu saatte ancak akşam yemeğini fazla kaçıran, bunun için bu parka yürüyüşe gelen yaşı çokça geçkin insanları görebilirdim sadece. Ki bugün, midelerini yordukları yetmezmiş gibi bir de hızlı adımlarla burada yürüyerek ayaklarını da yoran, büsbütün acıya tapmış bu insanları görmeyi hiç istemedim. Koşarak bayırdan aşağı indim. Bisikletimi her zamanki ağacın altında bırakmıştım. Kafamı kaldırdım, her biri kendi yolunda gökyüzü yolcusu olan dallara baktım. Meyvesizdi dallar ve çiçeklerine Van Gogh sarısı bulaşmıştı; bunu düşündüm, bir elimi yukarıya uzattım. Gökyüzüne uzanan el hiçbir zaman boş kalmazdı ya, birden yağmur başladı. Avuç içimde biriken suyu eğilip yanımdaki “ah’ lar ağacı” nın dibine akıttım. İçimden “keşke gökyüzünün kafası azıcık karışsa da, yağmur yerine birkaç yıldız yağsa!” diye geçirdim. Yanıldım. Yağmur hızlanmıştı, üstelik göky...