"Didem!" Diye Sesleniyorum
Akşamın 8’ inde yıldızların seyrine doyamadan, uzandığım
çimlerden doğrulup ayağa kalktım. Zaten yıldızları izlemek için epey erkendi.
Bu saatte ancak akşam yemeğini fazla kaçıran, bunun için bu parka yürüyüşe
gelen yaşı çokça geçkin insanları görebilirdim sadece. Ki bugün, midelerini
yordukları yetmezmiş gibi bir de hızlı adımlarla burada yürüyerek ayaklarını da
yoran, büsbütün acıya tapmış bu insanları görmeyi hiç istemedim.
Koşarak bayırdan aşağı indim. Bisikletimi her zamanki ağacın
altında bırakmıştım. Kafamı kaldırdım, her biri kendi yolunda gökyüzü yolcusu
olan dallara baktım. Meyvesizdi dallar ve çiçeklerine Van Gogh sarısı
bulaşmıştı; bunu düşündüm, bir elimi yukarıya uzattım. Gökyüzüne uzanan el
hiçbir zaman boş kalmazdı ya, birden yağmur başladı. Avuç içimde biriken suyu
eğilip yanımdaki “ah’ lar ağacı” nın dibine akıttım. İçimden “keşke gökyüzünün
kafası azıcık karışsa da, yağmur yerine birkaç yıldız yağsa!” diye geçirdim. Yanıldım.
Yağmur hızlanmıştı, üstelik gökyüzü sandığımdan da uyanık davranmıştı bu
konuda. Bir tane bile yıldız yoktu ne
elimde, ne de saçlarımda... Bisikletimin ıslandığına aldırış etmeden pedalları
çevirmeye başladım.
Pedallar ayaklarımın altından kayıp gidiyordu. Baştan ayağa
ıslanmıştım çünkü. Bornova’ ya taşındığım ilk günü hatırladım böylece, o gün de
böyle ıslanmıştım eşyalarımı taşırken. Zaten çok da bir şeyim yoktu. Bir
kutunun içine birkaç mektup, biraz da üzgün çiçekler saklamıştım. Onlar
ıslanmasın diyeydi tüm uğraşım.
Kiralık evlerin hepsi o kadar pahalıydı ki, yalnızca bodrum
katındaki o rutubet yuvasına yetmişti param. Yine de sevmiştim, kapıdan içeri
her girişimde onun şiirini yaşıyordum çünkü:
“Yıllardır
kendini bulutlarda saklayan illegal bir yağmurum.
Bir yağsam
pahalıya malolacağım.
Ben bir bodrum
kat kızıyım bayım
Yalnızlıktan başka imparator tanımaz
bodrumum” (*)
…
Didem: Acıdan yapılmış şiirlerin ilk beş
harfi. Didem: Süt gibi beyaz
sabahlarımın koyu lekesi.
Hafızamda tutabildiğim o uzun şiirlerin
kısa boylu sevinci…
…
Didem’ le ilk nerede karşılaştık, inanın
bilmiyorum. Ama duydum ve kendi cümlelerinden okudum ki, İzmir’ in sokaklarında
yürümüş bir zaman.
Siz bilir miydiniz,
İzmir’in sokaklarından ölen her kadın için
şiirler yazan bir Didem geçti.
Bilebilir miydiniz hiç, bu sokaklar niye
böyle güzelleşti?
Dedim ya, Didem’ le ilk nerede
karşılaştık, bilmiyorum. Belki de,
aramızda bunca yaş farkı varken, hiç karşılaşmadık onunla. Pek mümkün.
Olsun. Gölgesine razı bir fesleğenim var
balkonda, ben ona hep “Didem!” diye sesleniyorum.
(*) Çiçekli Şiirler Yazmak İstiyorum
Bayım, Didem Madak
-Fotoğraftaki defteri Deniz' im hediye etmişti, nasıl güzeldir hatırası, bir bilseniz. Yanındaki yapraklar da Ege Üniversitesi Botanik Bahçesi' nden.
Yorumlar
Yorum Gönder